İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9.HUKUK DAİRESİ 21.10.2019 TARİHLİ KARARI 2019/2343 Esas 2019/1223 Karar
ÖZET:
………..ARABULUCULUK TUTANAĞININ İPTALİ İÇİN AÇILAN DAVADA, ilk derece mahkemesince "Davanın REDDİNE, " şeklinde karar verilmiştir. Taraflar arasında ihtiyari arabuluculuk anlaşmasının geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dosyada mevcut arabulucu nezaretinde düzenlenen anlaşma belgesinin iş sözleşmesinin 13.11.2018 tarihinde sonlanması üzerine ertesi gün arabulucu ile birlikte görüşüldüğü ve düzenlendiğinin belirtildiği, tutanak içeriğinden arabuluculuğa işveren vekilinin başvurduğu, anlaşmanın nerede ve ne şekilde sağlandığı konularının belirtildiği, kıdem ve ihbar tazminatı, aile yardımı, çocuk yardımı, ikramiye, yakacak yardımı, yıllık ücretli izin, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücretleri, bakiye ücret ve prim bedeli toplamından oluşan ..........TL'nın işçinin bankadaki ücret hesabına en geç 23.11.2018 tarihinde ödeneceği, işverenin, işçinin işten çıkış kodunu işsizlik sigortasından yararlanacağı şekilde kod 4 olarak kodlayacağı, işçinin zikredilen bedel ve işbu anlaşma mukabilinde herhangi bir işe iade davası açmayacağını beyan ederek son tutanağa bu hususun da yazılmasını istediği ve yazıldığı, arabuluculuk ücretinin işverence ödeneceği yönünde ibare bulunduğu anlaşılmaktadır. ……….. Dosya içinde davacı işçinin ihtiyari arabulucuya başvurusuna dair bir belgeye rastlanmamıştır. Bununa aksine davacı işçi iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini, bu iradesini gizlemek için arabuluculuk sözleşmesi yapmak istediğini, belgeye Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesine aykırı şekilde ibraname niteliği kazandırılmak istendiğini iddia etmiştir…. Davacının arabulucuya usulüne uygun bir başvurusunun olmadığı, yapıldığı belirtilen görüşmelerde, ondan fazla işçiye aynı şekilde sırayla iş yerinde belgelerin imzalatıldığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı, tazminat ve alacaklarla ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği anlaşılmaktadır. Bütün bu işlemlerin usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde Arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır. Tüm bu tespitler karşısında; dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında, yapılan işlemler geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemez. Kanun hükümlerine göre usulüne uygun bir başvuru olmadığı, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı da iddia edilmekle ve mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği ve dava tarihi itibari ile zorunlu arabuluculuk şartının yürürlüğe girdiği de dikkate alınarak, davaya konu iş sözleşmesinin feshinin geçersizliği ve işe iade talebi yönünden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken, hukuken geçerli bir anlaşmanın varlığı kabul edilerek "arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan konularda dava açılamayacağı" yönündeki gerekçeyle davanın reddi hatalı olup belirtilen yönlerden öncelikle davacının anlaşma veya davacının işten ayrılma iradesi bulunmadığı iddiası konusunda gerekli araştırmaya gidilmesi, toplanacak deliller, dosya içeriği ile benzer mahiyetteki İzmir İş Mahkemelerinde görülen dava dosyaları kapsamları da değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre zorunlu arabuluculuk evrakları da incelenerek ve işin esasına girilerek karar verilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki gerekçelerle davacının istinaf başvurusunun usulden kabulü ile HMK'nun 353/1-a-6 maddesi gereği taraflarca bildirilen deliller toplanmadan ve hiç değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi nedenleriyle sair istinaf sebepleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.